23 Ekim 2008

Diskur / Destur / Pause


Söylediğimiz her söz nasıl da ele veriyor bizi. O kelimeyi seçen, o özneyi bu yükleme değil de şuna yakıştıran biri nasıl da deşifre ediyor kendini.
Bir ‘pause’ düğmem var benim, otomatik olarak devreye giriyor. Kendiliğinden. Çok da iyi yapıyor. Gayet memnunum kendisinden...
İyi tanıdığım, az tanıdığım ya da yeni tanımaya başladığım insanlarla konuşurken, onları dinlerken, yazdıklarını okurken bir an geliyor maddi manevî ‘pause’a geçiyorum.
O anın da linguistik bir karşılığı oluyor işte hep. Bir kelime, bir cümle...
Bir tek kelime bazen nelere kadir olabiliyor. Nasıl da çıktığı ağızı kirletip rezil edebiliyor.
Vezir ettiği de oluyor elbette ama nadiren. Zaten ‘pause’dan çok ‘record’a geçiyor o nadir anlarda bünyeler. Kulak kesiliyor , göz kesiliyor, kalp kesiliyor insan. Sadece o cümleyi kurabildiği için birini çok ama çok sevebiliyor. Lakin dedim ya nadiren.
Geçen hafta yıllardır tanıdığım birinin bir çift lafı değdi kulağıma. Silindi tüm geçmiş bir anda. Önce ‘pause’a geçtim, havada kaldı sözleri. Sonra aldı aklım onları, söyleyeni ile birlikte çöp kutusuna attı. Kendisinin haberi yok, sözlerin bunda aslında hiç ama hiç suçu yok. Sözlüklerde öylece duruyor onlar. Bigünahlar. Günahları cümle içinde kullananın boynuna, onların mülazat hanesinde kayıtlı.
Sözlerin dedim ya, inanın hiçbir şeyden hiç ama hiç haberi yok...

1 yorum:

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Kimi diyor ki: tek sözden silip atmak birini, çöp kovasına yollamak yani zalimlik... Ama bunu söyleyen, tek bir sözün bazen bir oka bazen bir bıçağa bazen de bir kılıca dönüşebileceğini bilmiyor...