12 Ekim 2008

Şeftali Konservesi


Bir kere olmuştu. Pekâlâ yine olabilir. Kar yağıyordu, gölün üstü, 'Gümüş Patenler’deki gibi donmuştu. Tek başıma kaldığım bungalovu andıran evden çıkıp öndeki eve gitmiştim. Beraber yemek yiyecektik. Kapıdan içeri girer girmez, ‘Ya inanmayacaksınız ama canım ne istiyor, biliyor musunuz’ dediğimde hepsi bir ağızdan, ‘sıcak çikolataaaa’ diye bağırmıştı. Ne de olsa bu kartpostala en çok o uyardı. Ha belki bir de sıcak şarap.
Lakin benim canım fena halde şeftali istiyordu. Kocaman sulu bir şeftali. Isıra ısıra yiyeceğim, suyu ellerimden akacak bir şeftali.
İstanbul’a yakın ama uzak bu taşra ilinde, İstanbul’dan getirdiğimiz tabak çanaklarla harika bir yemek yemiştik. Masayı toplarken ‘ama bu manzarayı, bu karı kim böyle seyrediyor ki bizden başka şimdi, aslında o kadar da fena değil hayatımız’ diye avutuyorduk birbirimizi. Ait değildik buraya ama idare ediyorduk. Haftada üç gün diyorduk. Haftada sadece üç gün.
Tatlı da eksik olamazdı menüde. Biliyordum ama bu kadarını tahmin edemezdim. ‘Sana bir sürprizim var’ dedi evsahibemiz. Ne zamandır atölyesinde gördüğüm seramik kertenkeleden istiyordum. Kar yolları kapadığından, öğrenciler yoktu ortalıkta bu hafta. Belki zaman bulup bana da bir kertenkele yapmıştır diye geçti aklımdan. Sordum; ‘Yok,’ dedi; 'O kadar tahmin edilebilir bir sürpriz değil'. Yerinden kalktı, mutfağa gitti. Geri geldiğinde elinde bir kavanoz şeftali vardı. Akşam yemeği için alışverişe çıktığında, Migros’ta görmüş, renklerini beğenmiş, bu şeftali konservesini almış gelmiş. Gözlerime inanamamıştım. Sevinçten havalara sıçramıştım.
Eksi sekiz dereceydi dışarıda hava, lapa lapa kar yağıyordu. İstanbul’a dönemeyecektik bir kaç gün daha. Yollar kapalıydı ama elimdeki tabakta turuncu - kırmızı koca bir şeftali vardı.
Hastayım. Hiç hasta olmamam gereken bir zamanda hem de. Şurada kalmış 8 x 24 büyük güne. Boğazım, başım ve kulağım ağrıyor. Dün gece saat dörtte yağmaya başlayan yağmur büyük oranda sorumlu halimden. Ama aslında suç benim. Kabul ediyorum. Ne gerek vardı ki o yağmurda ıslanmaya? Başka bir yağmuru da bekleyebilirdim.
Yatsam sıkılıyorum, kalksam ayakta zor duruyorum. Bu satırları yarı yatar pozisyonda yazıyorum. Kapı çalsa diye geçiyor aklımdan, biri bana Won Ton çorbası getirse, yanında acı sos olsa bir de. Evet, mercimek çorbası ya da tavuklu şehriye çorbası filan değil. Won Ton istiyor canım. Kar yağarken şeftali istediği gibi...
Ateşimi ölçtüm, 38. Hiç fena değil, di mi? Ağır bir soğukalgınlığı geçirdiğim söylenebilir.

1 yorum:

Merkatia dedi ki...

gecmis olsun.
1 cay kasigi zencefil ile 1 tatli kasigi bali karistirip ye!!!