5 Mayıs 2009

Hikâye



Hararetli bir sohbetin ortasındaydık. Hayatımızın son 15 yılından bahsediyorduk. Daha çok da yaptığımız yanlışlardan. [Oscar Wilde’ın sözü geldi şimdi yazarken aklıma; ‘Tecrübe denilen şey insanların hatalarına verdikleri isimden başka bir şey değildir’]
‘Bir kitap yazsana sen,’ dedi telefonun diğer ucundaki arkadaşım, ‘adı da ‘ ..... hikâyeleri’ olsun’. ‘Yazamam, yetenekli değilim ki ben,’ dedim. Sonra da ekledim; ‘Hem içinde akıl olmayan hikâye olmaz. Bu yaşadığımız hikâyelerin hiçbirinde akıl yok. Hikâye dediğin başlı başına akıl işi...’
Telefonu kapattıktan sonra düşündüm, hakikaten de öyle. Teknik ister hikâye yazmak. Sağlam teknik bilgisi... Altyapının sağlam olması gerekir. Sonra gönül gözünün uzağı da yakını da aynı oranda iyi görmesi şarttır. Bir ses gerekir, senin olan, sana özgü. İnanman gerekir hikâyene. Hissetmen onu en derininde. Ancak o zaman yazabilirsin işte.
Haa, içinde akıl olmadan olmaz ama başta da dediğim gibi. Akıl yön verir aslında tüm hikâyelere. Biz kalbimizin sesi deriz adına ama akıldır o bal gibi de aslında. Aklımızdır seslenen taa içimizden, dipten, kuytudan, köşeden...
Sağırdır bazıları o sese, belki de duymak istemezler. Onlar kolayı, kaçmayı seçerler. Bazıları da sanki on kulakları varmış gibi duyar, duyduklarından yorulur, sırt çevirirler kelimelere. Ne yazarlar, ne söylerler... Sadece susarlar.
En fenası kolayı, kaçmayı seçenlerin yazdıkları hikâyelerdir hep. Pek bir yavan, pek bir sası olurlar. Bittiklerinde ağzınızda kekremsi bir tad bırakır, çoğu zaman midenizi bulandırırlar...

Fon Müziği: Ophelia – Natalie Merchant

5 yorum:

Karōshi dedi ki...

Uğur'un en son şiirinden bir bölüm sana canım arkadaşım:

"..taş kan dökebilirdi
öylece gömebilirdi sevgiyi de
bu gerçek değildi, gerçek
olamayacak kadar aykırıydı doğaya.."

Karōshi dedi ki...

Hatta tümü sana gitsin:

KAN TAŞI

kan ve aşka boğulmuştu oysa
düşlerin anımsanmayan anlarında
sözler utanç vermişti atalarına
ve korkunun anlamını öğretmişti

taş kan dökebilirdi
öylece gömebilirdi sevgiyi de
bu gerçek değildi, gerçek
olamayacak kadar aykırıydı doğaya

ekşi kadehlere bulandı
yaralarından çektiği sızı
kibrinin doldurduğu küp
aşındıkça avundu cehaletiyle

söz söylemek cesaret işidir
yumdu gözlerini taşlı ovaya
göğsünden bir ok çıkardı
doğrulttu sağır akıllara

göğün kızılından uyanmak için
gözlerini kapadı bir kez daha
avucunda sıktıkça taşı
gök kan damladı alnına

Karōshi dedi ki...

Bu da Hazel'dan geldi.. Hesabı olmadığı için bana yolladı:

"Yazarsın, yazarsın. Hem de en güzelinden yazarsın. Sen ne yapsan iyi yaparsın. Yazının en güzelini yazarsın, fotoğrafın en harikasını çekersin, en güzel çömleği sen yapar, en güzel resmi isteyince sen çizersin. Ne yaparsan en iyisini yaparsın sen, ama en çok da en iyi insan olursun hep, en iyi, en akıllı, en güzel... "

:)

Karōshi dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Karōshi dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.