2 Kasım 2010

Sabah


Sigaraların birini söndürüp diğerini yakınca, zamanın çoğaldığı, uzadığı filan yok. Yazmam gereken makaleyi yazmak için sahip olduğum zamandan daha fazlası gerek bana. İçtiğim sigaranın ve kahvenin yaptığım işe hiçbir faydası yok. Biliyorum.
Lüzumsuz insanlar, lüzumsuz sinir bozuklukları, lüzumsuz işler derken, belli oldu. Bu gece de sabaha kendiliğinden, ben aynı sandalye üzerinde otururken geçecek. Gece gece olmayacak yine, sabah da sabah. Hangi gün olduğunun da bir önemi kalmayacak. O gün ise belki. Ama o gün değil. O güne bir kaç paket sigara daha, bir kaç litre kahve daha var.
Vizemi aldım. En sevdiğim caddede, en sevdiğim kafede kahvemi içtim. En sevmediğim trafikte takıldım kaldım. En sevdiğim evime geldim. En sevdiğim yemeği yedim.
Anlamak öyle mühim ki. Anlayamayanlara şaşıyorum. Anlayamadan nasıl geçecek ömürleri? Anlayamadıklarını bile anlayamayanlar ne yapacak? Rahat mı onların içi? Oysa aşikâr her şey. Hem bazen göz de duyar, kulak da pekâlâ görür.

Fon Müziği:
Silence - PJ Harvey