26 Aralık 2010

Simoom


Gözleriydi sanırım beni en kırılgan yerimden yakalayan. Sonra elimi tutuşu. Öyle sıkı tutmuştu ki elimi o gece, hiç bırakmasa itiraz etmezdim.
Annesinin karnından çıkmamıştı o. Dört günlüktü annesi ile tanıştığında. Cangılın ortasında, tek başına...
Bir kız çocuğum olsun isterdim. 30 yaşıma kadar hiç aklıma gelmemişti. Sonra biyolojik saat çaldı. Uyandım. Daha anlamlı ne olabilirdi ki hayatta?
Anlamlarıma anlam katacak biri çıkmadı karşıma. Anlamsızlara takıldım kaldım. Sonra zaten parçalandım. Kendimi parçalarımdan yeniden yaptım. Bazıları hâlâ eksik. İşte tam o zaman ‘zor’ dediler. Hatta imkânsız.
Bir kız çocuğum olsun isterdim.Bana benzemesini isterdim. Kendi hatalarımı onda temize çekmeden büyümesini izlemek isterdim. Mürekkebin kokusunu seven, inceliklere inanan, ruhuna, aklına ters geleni reddeden, müdanası olmayan bir kız çocuğu... İnsana inanan bir kız çocuğum olsun isterdim.
İsterdim olmadı. Sonrasında çocuklarla arama bir mesafe koydum. Düşünüp taşınıp değil, belki de beni korumak için benden bağımsız tavır aldı aklım. Ben sonradan fark ettim. Bilemedim.
Sevmesine sevdim kız çocuklarını yine ama hep uzaktan. Dokunmadım hiçbirine. Kucaklamadım. Kokularını içime çekmedim. Kız çocukları ile aramda bir bağ olsun istemedim.
Ama bu sefer direnemedim. Avucumun içindeki o küçük kara ele direnemedim. Adı aşk bunun, daha önce hiç böyle bir şey hissetmemiştim.
Onu uyurken izledim, oynarken, gülerken, yemek yerken. İzledim. Hep izledim. Annesine sarılışını izledim, annesinin ona bakışını...
‘‘Biliyor musun’’ dedi annesi beni uğurlarken, ‘‘Sordu bana. Okuldaki çocuklardan duymuş. ‘Anne ben de senin karnından mı çıktım’ dedi. Zorlanırım sanıyordum ama kendiliğinden döküldü sözler dudaklarımdan. Ona karnımdan çıkmadığını, onu çok istediğim için kalbimden çıktığını söyledim.’’
Her şeyin bir hikâyesi vardır hep, çoğu zaman biz bilmeden usul usul biten giden. İşte bu hikâye benim nicedir en sevdiğim...

Kasım 2010 / Chennai
Fon Müziği: Out of Time - Blur

16 Aralık 2010

Meyhane Baskısı


Manşette 'Yeni Bir Çift Göze İhtiyacım var' yazabilirdi pekâlâ. Fotoğraf olarak siyah güneş gözlüklerimle çekilmiş bir fotoğrafım kullanılabilir. Herhangi bir mahsuru yok. Tek şartım profilden olsun. Resim altında, adımın ve soyadımın yanında parantez içinde 36 yazardı. Yaşım. Mühim ya hani.
Manşet altında bir takım başka lüzumsuzluklar. İkinci sayfada gri hücrelerle ilgili bir yazı olabilirdi. Yaşam sayfasında uykunun faydaları, uykusuzluğun zararları yazsa da olur. Üçüncü sayfada kadınların hemcinslerine duydukları kıskançlığa dair bir haber. Cinnetli filan. Sayfaya yakışır dozda bir cinnet olurdu yaşanan.
Ücretsiz olarak fon müziğinin CD'si verilebilir. Nasıl yalan! Gazeteler yapıyorlar ama bunu. Temsil ettikleri değerlere saldıran bir film veriyorlar mesela hafta sonları.
Sözüyle özü insanın neden bir olmaz?...
Costa Gavras'tan 'Z'... Hürriyet gazetesi bunu verebiliyorsa, bizim meyhane baskısı da Faith No More'dan 'Easy'nin CD'sini verebilir. Radikal gazetesi sanırım yakında Kuran-ı Kerim'in Türkçe İlmihali'ni verecek. Taraf ne yapar henüz kestiremedim. Komplo teorileri ile aram pek iyi değil. Evet evet, 'Easy' olabilir, Faith No More'dan.
Baskıya gitmeden önce Yaşam sayfasında ufak tefek değişiklikler de yapılabilir aslında. Mesela yeni yıl için hediye önerileri filan. İlan alacağımız kesin. Bir turizm acentasından olurdu o da. Tam sayfa bir Fas turu ilanı yakışır. Gidiyoruz ne de olsa.
Yılın bittiği doğru. Beni de bitirdi. Yılbaşı hediyesi aşamasına gelemedim, aklım sadece uykuda.
Günün özlü sözü: ''Kendim ettim, kendim buldum!''Bunu da sayfada bir yere sıkıştırmak lazım.
Şikayetçi miyim? Evet. Ama geçer. Her şey gibi...
Fon Müziği: Easy - Faith No More