9 Mayıs 2012

Bizim Büyük Çaresizliğimiz


Tabii sonra unuttum. Unutmakla hatırlamanın aynı hızda olduğu zamanlardı. Unutmanın  daha uzun sürdüğü zamanlara geldiğimizde, aramızdan bazıları gitti. Gidenler oldu aramızdan. Ansızın. Gidenleri hatırlamak uzun sürdü. Hatırlamak en zoru ya şimdi. Biraz öyle sanki her şey şimdi. Belki biraz da böyle. Bilmem.
Uzun formika masanın üzerine koyduğum kafamı kaldırmadan cevap vermiştim.  ‘‘Yok, sağol.’’ demiştim.  ''Çay ister misin?’’ diye sormuştu o bana.  Elinde su bardağındaki çayla gülümseyerek uzaklaşmıştı sonra.  Nereye gittiğini bilmiyorum. Gidenlerin ardından o zamanlar pek bakılmazdı. Hani biri gider biri gelirdi ya zaten, belki de ondan. Hem o zaman zaten yollar ne uzun olurdu, ne de kısa. 
Karşılaştık elbette yine. Adlarımızı bilmeden tanıyorduk birbirimizi.  Biliyorduk, aynı şarkıları, kitapları, filmleri filan seviyorduk işte.
Zaman geçti…Ben bu oldum,  o  o oldu. Zaman geçti… Aramızdan bazıları gitti. O gitti. Azalmak fena bir şey herhalde değil mi? Ben o çayı neden içmedim ki?

Hiç yorum yok: