31 Aralık 2012
8 Aralık 2012
İnci Pastanesi 1944 - 2012
O zaman arabalar da vardı caddede. Babamın sıcak eline
sımsıkı tutunurdum, arabalardan nedense çok korkardım. Cadde boyunca dükkanlara
baka baka yürürdük babamla. Kitapçılara girerdik. Babam anlatırdı tek tek binaları
bana. En çok Cemile Hala’nın çalıştığı olgunlaşma enstitüsünün binasını
severdim. Hâlâ durur kartviziti evde. Telefon numarası 4 haneli… Sonra amcamın
yazıhanesinin olduğu tütün kokan hana girerdik. Mermer merdivenleri ikişer üçer
çıkardım. Amcamın masasının tam karşısındaki
maroken koltuğa kurulurdum. Ahşap duvarlar siyah ciltli hukuk kitapları ile
doluydu. Bir de kırmızı ciltli bir kitap dururdu masada. ‘‘Herhalde,’’ derdim
içimden, ‘‘ büyük cezaların yazıldığı kitap bu.’’ Ayaklarım yere değmezdi… Bacaklarımı
sallaya sallaya kütüphanedeki kitapları
sayardım. Sigara üstüne sigara içerdi babamla amcam. Sonra yine aynı caddeden yürüye yürüye
dönerdik babamla. Tam orada dururduk. Kapıyı açardı babam bana, önce ben
girerdim içeri. Kalabalık olurdu içerisi. Tezgaha doğru giderdi babam; ‘‘Üç porsiyon,
paket olsun lütfen.'' Üç porsiyon profiterol… Ev yolunda babamın omuzunda uyurdum
ben. Siyah Amerikan arabası dolmuşun siyah
deri koltukları soğuk, babamın omuzu sımsıcak… Amcam gideli epey oluyor…Babam çok uzakta... Şimdi
İnci Pastanesi de gitti. Ben kaldım burada... Bir başıma…
Fotoğraf: Mehmet Kaçmaz /
NarPhotos
Fon Müziği: Resimdeki Gözyaşları – Cem Karaca
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)