29 Ağustos 2008

Mavi Tişört




Anne Adı, Baba Adı, Acil Durumda Haber Verilecek Kişi...

‘Verin işte birilerine haber. Ne fark eder? Alın cep telefonumu, rastgele bir harf seçin. Karşınıza çıkan ilk ismin numarasını çevirin. Yıllardır yüzünü görmediğim biri olabilir aradığınız. Ya da sadece bir kaç iş yaptığım için telefonu rehberimde kayıtlı biri. Söyledim size, ‘fark etmez’ dedim. Üzerinize düşen görevi yaptınız işte. Acil durumda birine haber verdiniz. Anneme haber vermeyin. Üzülmesin. O bana yeter.’

Bu kadar cümleyi birbiri ardına, soluk almadan kurduğuna kendisi bile inanamamıştı.

‘Özür dilerim. O kadar bekledim ki sinirlerim bozuldu. Eminim bu yaptığıma, hiç ihtiyacınız yoktu. Bana kötü bir şey söylemediğiniz için teşekkür ederim.’ dedi bankonun arkasındaki beyaz önlüklü kıza ve koşar adımlarla o bembeyaz binadan çıktı.

Kızın sinirini nasıl da boş yere bozmuştu. Aldığı ilk molada, iş arkadaşlarına, ‘bugün bir manyağa denk geldim’ diye anlatacaktı. Çok sinirlendiyse ve profesyonellik icabı sustuysa, eve gidip kesin annesine ya da başka bir yakınına çatacak, aldığı zehiri hiç hakketmeyen birine akıtacaktı.

Bunları düşünürken iki damla yaş süzüldü gözlerinden. Hemen siyah gözlüklerini taktı. Kendine verdiği sözü tutacak, ağlamayacaktı. Ama zordu. Son bir kaç aydır uğraştıklarıyla, uğraşmak zordu. En zoru da bir şey yokmuş gibi yapıp hayata ve kalabalıklara karışmaktı.

Bir şey vardı işte. O şey milimetre milimetre, santim santim büyüyordu.

Kuledibi’ndeki çay bahçesine gitti. Şekerli kahvesini söyleyip arkadaşlarını beklemeye başladı. İki yıldır görmediği, yaşamak için uzakları seçen arkadaşı geldi önce, eşiyle. Sonra uzaklarda yaşayan başka bir arkadaş. Yılları iki – üç saate sığdırmaya çalıştılar. Olmadı tabii, zaman dardı.

Tanımadığı birinin, yine tanımadığı birinden o gün kiraladığı yemyeşil bir avluya bakan evine gitti sonra arkadaşlarıyla. Küçücük bu evde, o gün tanıştığı bir kadın yeni bir hayata başlayacaktı. Evin asıl sahibi ressam adam, ‘Bu benim en sevdiğim tişörtüm ama bana olmuyor. Senin olsun,’ diyerek ona mavi bir tişört uzattı. Çekinerek aldı. Hediyeler reddedilmezdi neticede. Ayıptı. Belki de hiç giymeyeceği tişörtü aldı, itinayla katladı, çantasına koydu.

Geceler, yazları bir türlü bitmez, uzadıkça uzardı...

Hiç yorum yok: