18 Nisan 2010

10 Nisan 2010

Merametçi


Söylediği çoğu sözü anlamadım ama susacak diye o kadar korktum ki, anlamadığımı söylemeden, lafını kesmeden dinledim. O konuştukça içimde adını koyamadığım rüzgarlı bir his uyandı. Uğultusu hâlâ kulaklarımda.
Geçen ömrünü sokaklara baka baka anlattı. Sokakların fotoğraflarına. ‘‘Gençlik böyle bir şey işte’’ dedi, ‘‘geçer farkında olmazsın. Kıymetini bil gençliğinin, bir de dizlerinin. Gün gelir aynalara bakmaya korkarsın, iki fazla adım atmak için çabalarsın.’’
Bir oradan, bir buradan derken saatler aktı gitti. Aslında yazmayacaktım. Kendime saklayacaktım. Belki de sakladım...
Yazmaya inancım kalmadı ki. İnancım kalmadı aslında. Tahammülü zor bir döngüyse hayat, yazsan ne fayda? Hem yazmak zorunda mıydım? Ne için yazıyordum? Mesleğim de değil ki artık.
Bu gece adanın tekinden çıkıp gelen rüzgarlı hislere içimde bolca yer açtım. Kağıdı kalemi ben çoktan rafa kaldırdım...
‘‘Bazı ağları yamamaktansa, söküğümü dikerim’’ dedi. Her ağı yamamayacaksın. Bazen olur, bazen olmaz. Olmayınca en fenası pişmanlık. Olabilirdi demek var ya, insanı canlı canlı mezara kor.’’
‘Olmayınca, olmadı işte’ diyebilmek için önce ölmesi gerekiyor ama insanın. Öğrenmesi en zor olan. Geç oluyor, güç oluyor. Öğrenmenin kendi takvimi var. Bir sabah kalkıyorsun mesela, bir bakıyorsun, vazgeçmişsin yamamaktan anları. Zamana not düşmekten yorgun...
‘‘Derindir uykusu gafilin, boşvereceksin. Kuştur gençliğin, uçar gider. Bir yerlere konmaz. Sen kıymetini bil dizlerinin. Ondan başka bir şey değildir aslında seni ayakta tutan. Ee güzelciğim, ben sana başka ne diyeyim.’’
Hakikaten artık bana başka ne desin? Öğrenip öğrenmemek kararı yine benim.
Ne zamandır bir güne sığar bir ömür? Anlatan mı dinler, dinleyen mi anlatır? Nedir aslında bu hikâyelerin hepsinin gelip beni bulmasının sebebi? Peki ya ne alemde benim dizlerim? Yamadığım, yamağamadığım ağlardan geçtim, dizlerim? Taşır mı yükünü harcayıp durduğum günlerin?

Fon Müziği: My Skin - Nathalie Merchant

3 Nisan 2010

Şapka


Rus.
a. (şa'pka)
1. Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık: Türkler başlık olarak 1925'te şapkayı kabul ettiler.
2. Boru, baca, direk vb. şeylerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık: Soba borusu şapkası. Lamba şapkası.
3. bit. b. Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme organlarını taşıyan şapka biçimindeki organ. 4. db. Düzeltme işareti.

Güncel Türkçe Sözlük

Fon Müziği:
Yesterlove - The Lemonheads