16 Ocak 2011

Yavaş Yavaş






zf. 1. Yavaş bir biçimde, ağır ağır, adım adım, aheste aheste, aheste beste, sepil sepil: “Yaptıkları işin akışından, gözleri yavaş yavaş ışıklarını buluyor, ruhlarının başıboş heyecanı duruluyor, çerçeveleniyor.” -N. Hikmet. 2. Azar azar. 3. Gitgide: “Ama bu yeni şiir, yavaş yavaş yayılıp birçok kimse tarafından da tutulunca iş değişti.” -O. V. Kanık.

Güncel Türkçe Sözlük





Fon Müziği:
Dibine Kadar - Duman

10 Ocak 2011

Apartman




‘‘Bu kavga bitmez ama ömürler bitiyor!’’ diye bağıranın kendim olduğuna inanmakta güçlük çektiğimden yüzümü göstermedim, gösteremedim. Televizyonun mavi ışığında kağıt okumaya devam ettim. Onlar da kavga etmeye devam ettiler. Yarın gece kuvvetle muhtemel yine edecekler.
‘‘Ama sen bana yalan söyledin!’’ deyip duruyor kadın. Adamın sesini duymuyorum. Hep kadın bağırıyor. Adam ya hakikaten suçlu ya da kadının yorulmasını bekliyor. Adamın umurunda da olmayabilir tüm bu olan biten. O çoktan başka bir hayat yaşıyor bile olabilir.
‘‘Bu er kişilerde sık rastlanan bir durum,’’ desem mi kapıyı çalıp diye geçmedi değil aklımdan. ‘‘Yorma kendini, söylemişse yalanı ve sen bundan tiksindiysen basıp gidebilirsin.Ya da çalarsın sepet havasını. Pazar sabahları kendi simidini fırından kendin alırsın hepi topu. Ama inan şu yaptığının hiçbir faydası yok.’’ demek istedim, tabii diyemedim.
Mahremleri neticede. Müdahale etmemeliyim!
‘‘Gitmek isteyen ama beceremeyen adamlar yalan söyler.’’ de demek istedim. Onu da söyleyemedim. Her söyleyemediğimi yazdığım gibi, bunu da yazdım gitti. Kadının yazdığımı okumayacağı kesin.
‘‘Yalan söylemiş işte ne var?!? Söylemiş, yalan... Zaten büyük olasılık salon koltuk takımını alırken de yalan söylemiştir. Bu daireyi kiralarken de. Başka türlüsü elinden gelmiyor olabilir. Ki bence kesin öyledir.’’ de demedim.
‘‘Adam yalan söylemişse gitmek istiyordur. Bırak gitsin de.’’ diyemedim. Sadece ‘'Bu kavga bitmez.'’ diyebildim.
Sonra adam ‘‘Yaşa be!’’ dedi. Galiba. Öyle bir şey duydum sanki. Bana demiştir, değil mi? Ama emin de değilim hani.
Sabah yine karşılaşacağız evden çıkarken. ‘'Günaydın’' diyeceğiz birbirimize. Bu sefer ben adamın yalan söylediğini biliyor olacağım. Onun ‘'günaydın’'ı da, benimkisi de başka tınlayacak.
Yarın akşam apartman toplantısına gelmezlerse, herkes onların ne çok kavga ettiğinden, adamın kadını aldattığından bahsedecek. Emin olacaklar adamın kadını aldattığından. Tek tereddütü olan kadın olacak. Yazın eve gelip giden esmer kadından şüphelenecekler. ‘‘Bir daha kavga ederlerse, polis çağıralım.’’ diyecek Madam A. H Hanım, ‘‘Yazık, daha gençler.’’ diyecek. Z Bey, ‘‘Ama olmaz ki, çocuklara kötü örnek oluyorlar.’’ diyecek patlayıp duran kanalizasyon borularından bahsettikten hemen sonra. S gülecek, ‘‘Apartmanda çocuk olarak bir tek benim köpekler var.’’ diyecek. Dakikalarca köpeklerinden bahsedecek. B Bey köpeklerin havlamasından şikayet edecek. ''Bu kadar da olmaz ki!'' diyecek takma dişlerini sıkarak. Ben susacağım.
Bir tek kadın bilmeyecek, herkes bilecek. Bunun kavgası hiç edilmeyecek. Kadın adama, ‘‘Herkes biliyordu bir tek ben bilmiyordum.’’ demeyecek. Benim kapımı çalıp ‘‘Sen de biliyormuşssun, neden söylemedin?’’ de demeyecek. Kadın bana hiçbir şey demeyecek. Apartman aidatlarına zam yapılacak, dış cephenin ne renk olacağına karar verilecek. Ben aidatımı ödeyip evime döneceğim.
Herkes bilecek, bir tek kadın bilmeyecek...

Fon Müziği: Neighbourhood - Space

7 Ocak 2011

Aritmetik


Soldan say!
3,5,7...
İki kere sen
Bir ben eder mi?
Topla,
Çıkar,
Böl.
Yok, yok,
Ben değilim,
Bu denklemin bilinmeyeni.
Çarpanlarıma hiç,
Ayırmadım ki ben,
Kendimi.
Eşittir dedim,
Yazdım adını.
Karekökün bile,
Tam bir sayı etmedi.

Fon Müziği: Imik Si Mik - Hindi Zahra

2 Ocak 2011

Yeni Yıl???


Ve olaylar filan gelişmedi. 2010’u 2011’e bağlayan gece, 38.6 ateşle ben yataktaydım. Başım çok ağrıdığından televizyonun karşısındaki koltuğa bile tahammülüm yoktu. Dansöz çıktıysa haberim olmadı.
‘Yeni yıla nasıl girersen öyle geçer’ diye benim adıma çok korkan herkes tarafından 12’ye 10 kala yataktan sürüklenerek çıkarıldım. 12’i 6 geçiyordu saate en son baktığımda. ‘Tamam hadi girmişiz yeni yıla’ dediğimi hatırlıyorum bir de. Gerisi flu.
Bir önceki geceyi de hatırlıyorum. Elinde şarap ve peynirlerle çat kapı gelmişti N. Derhal çilingir soframızı kurup, bir güzel meylenmiştik. Aynı günün sabahı Pangaltı’ya gitmiştim babamı görmeye. Dönüşte Tadal’a uğramıştım. Yılbaşı gecesi için mezeler almıştım. Sonra metroda G ile karşılaşmıştık. Doğduğum günden beri tanıdığım, on küsur sene önce İtalya’ya giden ve o günden beri hiç görmediğim G ile. Çocukluğumuzdaki gibi tasasız ve neşeli olacak 2011 diye kanaat getirmiştik.
Ateş neşeye sebep olmuyor! Lakin boğaz ağrısı tasaya birebir.
Sonra A ile şahane bir yemek yemiştik hatırladığım. Hediyelerimizi vermiştik birbirimize.
Sonrası yok. Sonrası 36 saat kadar eksik.
Bugun 2 Ocak. Hatta 3 Ocak’a şunun şurasında ne kaldı?! Ben yataktan az önce çıktım. Salonda küçücük çam ağacı duruyor. Sehpada kendime aldığım hediye, paketi açılmamış. Hemen yanında bizim evin yılbaşı klasiği; bir kutu vişne likörlü çikolata. Buzdolabında bir kaç meze. Acaba diyorum, acaba bu akşam mı girsem 2011’e? Ya da girmesem mi? Hintliler bahara doğru, Çinliler Ocak sonu, Şubat başı gibi girecekler yeni yıla. Ben de beklesem mi?
Ee tabii herkesin takvimi kendine...

Fon Müziği: Ben Mesafeyim - Saltuk