2 Ocak 2011

Yeni Yıl???


Ve olaylar filan gelişmedi. 2010’u 2011’e bağlayan gece, 38.6 ateşle ben yataktaydım. Başım çok ağrıdığından televizyonun karşısındaki koltuğa bile tahammülüm yoktu. Dansöz çıktıysa haberim olmadı.
‘Yeni yıla nasıl girersen öyle geçer’ diye benim adıma çok korkan herkes tarafından 12’ye 10 kala yataktan sürüklenerek çıkarıldım. 12’i 6 geçiyordu saate en son baktığımda. ‘Tamam hadi girmişiz yeni yıla’ dediğimi hatırlıyorum bir de. Gerisi flu.
Bir önceki geceyi de hatırlıyorum. Elinde şarap ve peynirlerle çat kapı gelmişti N. Derhal çilingir soframızı kurup, bir güzel meylenmiştik. Aynı günün sabahı Pangaltı’ya gitmiştim babamı görmeye. Dönüşte Tadal’a uğramıştım. Yılbaşı gecesi için mezeler almıştım. Sonra metroda G ile karşılaşmıştık. Doğduğum günden beri tanıdığım, on küsur sene önce İtalya’ya giden ve o günden beri hiç görmediğim G ile. Çocukluğumuzdaki gibi tasasız ve neşeli olacak 2011 diye kanaat getirmiştik.
Ateş neşeye sebep olmuyor! Lakin boğaz ağrısı tasaya birebir.
Sonra A ile şahane bir yemek yemiştik hatırladığım. Hediyelerimizi vermiştik birbirimize.
Sonrası yok. Sonrası 36 saat kadar eksik.
Bugun 2 Ocak. Hatta 3 Ocak’a şunun şurasında ne kaldı?! Ben yataktan az önce çıktım. Salonda küçücük çam ağacı duruyor. Sehpada kendime aldığım hediye, paketi açılmamış. Hemen yanında bizim evin yılbaşı klasiği; bir kutu vişne likörlü çikolata. Buzdolabında bir kaç meze. Acaba diyorum, acaba bu akşam mı girsem 2011’e? Ya da girmesem mi? Hintliler bahara doğru, Çinliler Ocak sonu, Şubat başı gibi girecekler yeni yıla. Ben de beklesem mi?
Ee tabii herkesin takvimi kendine...

Fon Müziği: Ben Mesafeyim - Saltuk

Hiç yorum yok: