22 Temmuz 2009

Aynı Şarkılar...


Elimde anten, barın çatısında bir o yana bir bu yana koşuştururken, üst balkondan yanıma atlayan Skype – 5 yaşında bir Boxer köpek – bir anda pareoma davranınca ortaya çıkan görüntü ilginç olmalı ki, karşıdaki parkta duran Alman turistler bol bol fotoğrafımı çekti. ‘Gece gece üzerinde bikini, damda elinde anten bir o yana bir bu yana koşturan birinin nesi ilginç ki’ diye bağırdı onlara bizim Alman. Yani T.
Denizden geç dönmüştüm, bir uğrayayım dedim. Hepsi kapılarda karşıladı beni. Barın çatısı onarıldığından, hiçbiri çatıya çıkamamış. S’i ve J’u da çatıya çıkarmaya korkmuşlar. Ya düşerselermiş. ‘Hadi Zizania, hadi sen yaparsın bu işi’ diye beni görür görmez üzerime atladılar. ‘Bu kaçıncı biranız sizin’ derken, daha soru işaretine gelmemişken, kendimi İ’nin omuzlarında buldum. Sonra da barın çatısında.
Bir saat filan debelendim çatıda. Civardaki komşular, köşedeki marketin sahibi, hepsi aşağıda, ben çatıda. ‘Sağa çevir, biraz daha sağa, sola, sola, dur orada!’ Tüm bunlar olurken bol tükürüklü Skype bacaklarımın arasında.
Hepsi ama hepsi Deep Purple uğruna...
İstanbul’daki konserden önce rivayete göre, Kıbrıs televizyonlarından birinde bir Deep Purple belgeseli yayınlanacakmış. Seyretmek lazımmış. Anten bozukmuş, çatı çökermiş. Bir tek benim cüssemde bir yetişkin bu işi halledermiş vs vs....
Sonunda kanalı bulduk lakin elektrikler gitti. Mum ışığında çatıdan inerken ben, M çoktan eve koşmuş, eski Deep Purple kasetlerini ve Sony kasetçalarını almış, gelmişti bile. Eski ekip – bir iki eksikle birlikte – bundan 20 sene önce olduğu gibi sahile indik yine. Bin kilometre uzağımızdaki konseri izleyemedik ama kendimize bir Deep Purple ziyafeti çektik. Uzandık nemlenmiş şezlonglara, Child in Time, Speed King, Smoke on the Water, Highway Star dinledik.
Yıldızları seyrettik. Eski günleri yâd ettik. ‘Ne şanslıyız’ dedik, ‘20 sene sonra aynı sahilde Deep Purple dinliyoruz yine hep birlikte’.
‘Teybin pili bitene dek,’ dedi A,’ bitene dek gitmeyelim bara ya da evlere’. Tam o sırada köşedeki marketin sahibi H ağbi çıkageldi, elinde kocaman kocaman pillerle; ‘Alın bunları çocuklar, bira isterseniz getiririm. Siz hiç gitmeyin bu sahilden başka bir yere...’
Ne çaldılar konserde, 1997 konseri için geldiklerinde düzenlenen basın toplantısında çapkın çapkın beni kesen Ian Gillan yaşlanmış mıydı? Merak etmiyorum hiç.
Hep beraber yaş alıyoruz, ne şahane! Üstelik sevdiğimiz şarkılar eşliğinde.
Şehirde olsam konsere giderdim büyük ihtimalle ama dün geceki kadar iyi vakit geçirebileceğimi sanmam.
Düşündüm de aynı şarkıları aynı nedenlerle sevdiğin insanlardan daha değerli neye sahip olabilirsin ki şu ahir ömründe?...

1 yorum:

kinik dedi ki...

sizin çileklere ne oldu?
cevap vermez ki..