11 Kasım 2008

Dut Ağacının Altında...


Dut ağacının altındaki bankta oturuyordum. Boğazı görmeye gelen turistler, birbirlerine karşı kıyıyı gösterek anlamadığım bir dilde bir şeyler söylüyorlardı. Güzel bir gündü. Hiç bulut yoktu. Bir sürü güvercin vardı parkta. Sürekli pikeler yapıp çimlere konuyorlar, yiyecek bir şey bulamayınca havalanıyorlardı yeniden.
Onca boş bank olmasına rağmen gelip benim yanıma oturdu. 70 - 80 yaşlarındaydı. Üzerinde lacivert bir takım elbise vardı. Eprimiş. Dikişlerinin rengi solmuş. Gri fötr şapkasını kaldırarak selam verdi. Gülümsedim. Bir şeyler söyledi, duymamıştım. Israrla yüzüme bakınca kulaklıklarımı çıkardım. ‘Duyamadım sizi’ dedim. Sigara istiyordu. Verdim. Ne dinlediğimi sordu, söyledim. Başını salladı. ‘Şu bank,’ dedi tam karşıdaki bankı gösterek, ‘biz hep onda otururduk. Sonra şu lokanta var ya, oraya Zeki Müren gelirdi hafta sonları. Biraz pahalıydı ama ay başlarında götürürdüm hep onu yani hanımı. Sahibi geçen sene kanserden öldü.’
Konuşmadan dinledim. Gülümsemeye çalıştım ama inat etti dudaklarım. Kulaklarım da dudaklarım kadar inatçı olsa, duymak istemediklerini keşke hiç duymasa...

Fon Müziği:
Perfect Day - Lou Reed

Hiç yorum yok: