21 Haziran 2008

Çiçekler Solunca...


Öğlenleri sabah eylemenin sevinciyle uyandım. Haftanın sadece üç günü çalışıyor olmak, insanda dört gününü mirasyedi gibi yaşadığı hissi uyandırabiliyor. Zaten toplam beş mesai günüm kaldı geriye. Sonrası upuzun bir tatil.
Bugün evi toplamam lazım. Yarın temizlikçi gelecek. Her yerde birikintler halinde kitaplar, dergiler, öğrencileriminin ödevleri var. Çamaşır sepeti ağzına kadar dolu. Eskiden bu evde benle yaşayan bir başka ‘dağınık’ varken, takıntılı derecede düzenliydim. İkimizin dağınıklığının altından kalkmanın mümkün olamayacağını bildiğimden, her an evi toplayan, çamaşır filan yıkayan biriydim. O gitti, benim takıntılı temizlik hastası ruhum da buhar oldu. Hatırladıkça elimde nemli bezle gezdiğim günleri, gülüyorum şimdi.
Çiçekler büyük dert hâlâ. Ne yapsam yaşatamıyorum onları. Annemin söylediklerini harfiyen uyguluyorum ama benimle aynı evde yalnız kalan çiçeklerin ömrü on günden fazla olmuyor. İhmal ettiğimden değil, onlarla iletişim kurmadığımdanmış. Yalnız hissediyorlarmış kendilerini ve boyunlarını büküyorlarmış. Bilen biri öyle dedi.
Bu kadar da çıtkırıldım olunmaz ki. Çiçekler de yalnız kalmayı becerebilmeli. İstedikleri belki dışarı çıkmaktır dedim, hepsini balkona taşıdım. Bol su verdim. Bol değil, gerektiği kadar su verdim. Afrika menekşeleri sanki toparlandı ama devetabanı gidici. Zaten bana kalırsa çok asık suratlı bir bitkidir kendisi.
Okumam gereken ödev kağıtlarını masanın üzerine özenle yerleştirdim. En korktuğum şey, bu kağıtları kaybetmek. İçinde onca söz, fikir olan bu kağıtları kaybetme korkum, mesleğe ilk başladığım yıllarda, bir tomar final sınavı kağıdını Beşiktaş – Üsküdar motorunda unutmuş olduğum o fena günlere dayanıyor. Kağıtları motordo unuttuğumu anlayınca, taksiye atlamış iskeleye gitmiştim gecenin kör vakti. Kahya elinde benim motorda unuttuğum kağıtlarla bekliyordu beni. Yüzünde ‘çocuklarımızı kimlere emanet ediyoruz’ ifadesi. Garip bir suçluluk duygusuyla, ‘Ben üniversitedede çalışıyorum ama.’ demiştim. Nafile tabii.
Yaptığım diğer işlerin arasında öğretim görevliliği yani asıl adıyla öğretmenlik yapmakta karar kılmamın en büyük sebebi, uzun tatilleri. İnsan işini böyle bir motivasyonla yaparken, benim mesleğim bu demeli mi?
Her yaz olduğu gibi, istifa mektupları yazmaya başladım içimden. Bu sefer kağıda dökerim, kim bilir belki...

Hiç yorum yok: