18 Haziran 2008

Nefes



O kadar sıkmışım ki kendimi, kapıyı açar açmaz yere yığıldım. Eşyalar, doktor, hemşire, her şey bir sis perdesinin ardında kaldı bir anda. Sesleri uzakta. Çok uzakta. Hem kendimdeyim, hem değil. Herhalde beni yerden kaldırmaları bir kaç saniye sürmüştür. Mermer kaplı zemin soğuktu.
O kadar korkmuşum ki, dua bile ettim. 'Ne olur' dedim, 'bu kabus burada bitsin. Bana iyi şeyler söylesinler. Nefesin sende kalacak, geçti desinler.'
Kendime geldiğimde, 'Yine yalnız gelmişsin' dedi doktor, 'cesursun anladık.'
'Cesaret mi? Bu bir cesaret gösterisi değil ki. Bu kimseye yük olmama derdi sadece. Kimseyi de kendimle birlikte üzmeme.'
'Aman da aman incedir hanım kızımız. Korkma, korkma. Ben de korkmuştum ama her şey yolunda.' dediğinde ağlamaya başladım. Titreye titreye ağladım. Sarılmak için hamle etti doktor, 'Aman dedim, sakın bana sarılmayın. Sarılırsanız hiç susmam saatlerce ağlarım.'
Sonra güldük beraber. Bana uzun uzun yapacaklarımı anlattı. Yapmasam iyi olacakları.
Tüm itirazıma rağmen, saçımı okşadı.
Yanağımda bazen mermer serinliği, bazen şefkatli bir elin sıcaklığı. Yorgun ama mutlu, evime geldim.

Hiç yorum yok: