14 Ekim 2008

Kayıt Cihazı




Kütüphanede:

- Hocam, size kitap veremeyiz.
- Neden? Geçen ay almıştım.
- 1994 Mayıs’ında aldığınız bir kitabı hâlâ getirmemişsiniz.
- Şaka mı bu?
- İsterseniz müdürümüzle görüşün. Gerçi izinli ama yardımcısı burada.
- Merhaba! 1994’te aldığım kitabı* iade etmiştim ben. Cezasını da ödemiştim.
- Makbuzu görebilir miyim? (Kafasını kaldırmadan)
- Ee mümkün değil. Uzun zaman oldu malum.
- Aa, saçlarına ne oldu? (Kafasını kaldırıp)
- Ne olmuş?
- Ee upuzundu senin saçların. Beline kadar, kıvır kıvır.
- Haa kestirdim. Uzun zamandır böyle ama zaten.
- Uzat uzat. Çok güzeldi.
- Sağolun da kitap?
- Tamam alabilirsin kitabını. Sen hakikaten hoca mı oldun şimdi burada?!?

*Journal, Katherine Mansfield

Okulun Bahçesinde:

- Ee, Ş, bu köpek maması ama bu kedi.
- Olsun hocam, bu kedi kör.

Kantinde:

- Good Morning!
- Good Morning! I am late to Philosophy! Will go back soon and vote for Obama!
- All right, then.

Koridorda:

- Hocam siz evli misiniz? Yani are you married?
- Hayır.
- Aaa, neden? Why? Aaaaa, evlenin... Pardon, hocam ya. Ben ne diyorum böyle?

Koordinatörün Odasında:

- Zizania, seni rep yapalim diyebilir miyim, akademik kurula sen
gireceksin desem.
- Yok diyemezsin ve deme.

Sınıfta:

- Hocaammmm, biraz İspanyolca konuşsanıza. Müzik gibi gelir, uykumuz açılır.

Manavda:

- Bu biberler acı mı?
- Yani abla, şimdi ne desem ki?... Acıdan ne anladığına bağlı…

Bakkalda:

- Hamdi ağbi, n’aber?
- İyidir. Kapitalizm nasıl çöktü ama...

Evde:

- Sen depresyonda mısın?
- Yoook, evdeyim.

1 yorum:

kinik dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.