22 Eylül 2008

Bağlanmayıverin Canım Hayata!



Delirmeme ramak kaldı. Onca sessizliğin içinde bu kirli ses geldi beni buldu. Sezon sonu burada yere çay kaşığı düşse, karşı komşu bilir yere düşen nesnenin ne olduğunu. Öyle bir sessizlik...Tadını çıkarmak için vırvır konuşan aklınızı bile susturmak isteyeceğiniz türden; yasemin kokulu, serin...
Ama olmadı, olamadı. Arka tarafta yeni yapılan apartman, nasıl olduysa üç gün içinde doldu. Ve yine nasıl oluyorsa, bu ülkede yaşları 0 – 5 arasında değişen bir sürü çocuk var. Herkes mi doğuruyor anlayabilmiş değilim!
Bu yaş grubuna ait, bet sesli bir oğlan çocuğu taşındı bu yanı başımızda bitiveren yeni apartmana. Ben diyeyim 5, siz deyin 8 saat boyunca, ‘Türkselle bağlan hayata’ bestesini terennüm etti.
Yatakta uzanmış kitap okuyorum, ‘Türkselle bağlan hayata’, duşa giriyorum; ‘Türkselle bağlan hayata’, Migros’ta bulduğum 3 milyonluk DVD’lerden birini izliyorum, ‘Türkselle bağlan hayata’.
Dayanamadım. Gittim kapılarını çaldım. Annesi açtı kapıyı, bir yandan da mırıldanıyor; ‘Türkselle bağlan hayata!’
‘Aa,’dedim, 'tamam, mevzu anlaşıldı!' Hiç şansım kalmamıştı.
‘Ben,’ diye kekeledim, ‘ee herhalde yanlış geldim...’
İndim merdivenleri ikişer üçer, hâlâ bağlanıyor onlar maaile hayata, Türkselle. O tavuskuşundan hallice sesleriyle!...
Şahsen ben şu sıralar hayata filan bağlanmak istemiyorum. Siz de bağlanmayıverin canım hayata mayata!
Gözü çıksın hayatın, bir süre kıçının üstünde otursun. Bana bulaşmasın.Yanıma, sağıma, soluma kimseler taşınmasın!

Hiç yorum yok: