
Eminönü’nden binsem dilenci vapuruna, güvertede otursam. Yeniköy’e varmadan yağmur başlasa.İnsem Yeniköy'de, şemsiye alsam beş milyona iskelenin önünden. Kendimi kahveye zor atsam. Şekerli türk kahvemi söylesem. Hafiften ürpersem. ‘Acaba menemen yesem mi’ diye düşünsem. Yanına bir de beyaz peynirli salata şöyle. Yok yok , patatesli gül böreği mi sipariş etsem? İşte böyle şeyleri düşünsem. Ben sadece bunları düşünsem...
Sevgililer gelse, sarılmış olsalar birbirlerine, uzaklara dalmayan gözleriyle. Otursalar hemen yan masama. Ben bir onları, bir de kahvenin tentesine vuran damlaları dinlesem. Gözüm takılsa kulağında kulaklığı, tek başına oturan kıza. Selamlaşsak onunla. Kahvem bitince, kalksam masamdan, hesabı ödesem. Kahveci gülümsese bana, ‘nasılsın bugün’ diye sorsa. Yağmurdan kaçan DVD’ci, elindeki yeni filmleri gösterse, iki taşın arasında. Bir kostüme drama alsam ondan, uzak ülkelerde, uzak zamanlarda geçen. Havalardan bahis açsa sonra kahveci, parayı bozdurmak için hemen yandaki Tekel’e yolladığı garsonu beklerken. ‘Aman bırak yağsın, yağsın’ dese.
Evime gitsem. Evime vardığımda hızlansa yağmur. Ben yağmur şarkıları dinlesem. Leonard Cohen'den mesela. Akşam yemeğimi hazırlarken, ıslıkla şarkılara eşlik etsem. Ayaklarım üşüse, gidip çoraplarımı giysem…
4 yorum:
Zizi; emek kafe güsel bi mekan, O arada lodos patlasa ve dalgalar mermer masalara sıçrasa mesela hı .?
uzaklardan okunup ve sanki ordaymis gibi okutan bir yazi...tesekkurler.
Sonra kapi calsa, ben gelsem, turk kahvesi yapsak, gorsek neler geliyor "kordugum"u dinlerken. Aksam da sofra kursak, durmadan konussak yerken...
sen yazsan biz hep okusak...
arasıra saksıların dibini eşelesek somurtmasak...
Yorum Gönder